Şarkıyı Değiştirme Zamanı
Yürüyorduk ara sokaklarda. Gül kokusu alıp başımı kaldırdım. Bir pansiyon. Adı Tante Rosa. Sarı güller açmış pencerelerinde. Bir yanım kanatlandı, pansiyonun odalarından birine, penceresinin kenarında güller olana kondu. Yatağı yere indirdim, pencere kenarına taşıdım. Sarı çiçekli çarşafın üzerinde serin bir uykuya yattım. Uyandım. Yüzümde güneşle, sokağa ve güllere baka baka yazdım.
Kahve içmek için deniz kenarına indim. Portakal ağacının altındaki bankta oturdum. Ağaçta kuşlar, yanımdaki bankta rengarenk iki kadın. Bir onları bir kuşları dinledim. Kim şakıyor, kim konuşuyor birbirine karıştırdım. Kadınlardan elleri neşeli olan, yeşil çantasından “Tutkulu Perçem”i* çıkardı. Arkadaşına, elleri umutlu olana uzattı. Heyecanlanıp fırladım yerimden. Önlerinde durup,
“Kim dondurma istiyor?” diye sordum.
“Ben, ben,” neşeli ellerini havaya kaldırdı, “iki top çilekli.”
“Ben, damla sakızlı,” dedi elleri umutlu olan.
“Hemen geliyorum,” dedim.
Şansım yaver gitti, en sevdiğim olan limonlu, sorbeydi.
Koşarak döndüm.
Bana aralarında yer açtılar. Sığıverdim.
Dondurmalarımızı yerken, “Tante Rosa’da kalıyorum ben,” dedim.
Sevindik. Öyle güzel sevindik ki hepimiz aynı yaşta oluverdik. Üç, bilemedin on sekiz.
“Akşam bana gelsenize, neşeli bir sofra kuralım.”
“Ben de şarap getiririm, kendim yaptım,” dediler kıkırdayarak.
“Gelirim ama önce odama dönüp sizi yazmalıyım,” dedim.
“Yaz tabi, mutlaka yaz, kadınlar kendi şarkılarında dans etmeli,” dediler bir ağızdan.
Yüzüm düştü. “Yanlış şarkıda mı dans etmeye çalışıyordum? Ayaklarımın birbirine dolanması bundan mıydı?”
Neşeli bir el çenemden tutup yüzümü yerden kaldırdı ve…
“Anne,” dedi ellerini gözlerimin önünde sallayarak. “Nerelerdesin?”
“Akşama çok hoş bir yere davetliyim, sen de gelmek ister misin?” dedim.
“Hayalci,” dedi.
Güldük. Öyle güzel güldük ki ikimiz aynı yaşta oluverdik, dört bilemedin on yedi.
*Sevgi Soysal’ın İletişim Yayınları’ndan çıkan kitabının adı.
Ayvalık, Mayıs 2025